Sahi nasıl hissediyorsunuz?

Dünya Mutluluk Endeksi yayınlandı. Türkiye 8 basamak gerileyip en mutlu 112. ülke olabildi. Ruh halimizin arkasında birçok kimya çalışmaktadır. Mutlu olmak ve hayattan keyif almak adına dopamin, serotonin gibi nörotransmitterlar (NT) ile endorfin, oksitosin gibi hormonlara (H) ihtiyaç duyarız. Tabii ki bu kimyanın dengeliliği ve sürdürülebilirliği tüm ruhsal sağlığımızı ve bağışıklık sistemimiz ile birlikte; hayat kalitemizi, üretkenliğimizi, sosyalliğimizi ve ilişkilerimizi de etkilemektedir. Ancak ekonomik, sosyal ve ekolojik çevrenin bu hormonlar üzerinde oldukça etkileri var. Peki dünyada ve Türkiye’de kontrol edemediğimiz birçok kriz durumunu yaşıyorken, bizler kimyamıza nasıl ve ne kadar hükmedebiliriz?

Dopamin ve endorfin etkisi
Devamı »

İNSANİYET

Bazı paylaşımlar görüyorum da… Bu durum ne siyaset, ne islamiyet… Bu tam anlamıyla İNSANİYET meselesi…

Hem siyaset, hem islamiyet inanan son insan kalana kadar var, bu görülemiyor mu?

Filistin hep karşımızda durmuş olabilir. Ama öldürülen bir çocuğun dini, ırkı, rengi olabilir mi?

Haksızlığa uğrayan bir masum, kim veya nereden olursa olsun cana, vicdana değer artık. Onun davası tüm insanlığa; sana, bana, hepimize aittir… Vicdanına değmiş ise gerçekten, o insan artık beynindedir. Travman olur. Sen nereye gidersen git o insan oradadır, oralıdır.

Haksızlık, zulüm, eşitsizlik nasıl evrensel ise, aynen enternasyoneldir insanlık…

Fulya Şenbağcı Özer
Devamı »

Karantinada Eski Foto ile Challenge Nörokimyası

20 Nisan 2020 tarihinde tüm sosyla medya ile birlikte bende eski fotoğraflarımı karıştırıyordum. Üzerinden tam 10 yıl geçti ancak anlık flaş patlaması gibi o andaki sohbete, keyfime, havanın sıcaklığına, kokusuna bile nörolojik olarak gittim bu fotoğrafı gördüğümde..

Sizde karantinada eski resimlere sıkça bakıyor iseniz; muhtemelen sevdiklerinizden ayrı kalmanızın bir sonucu olarak oksitosin (sevgi hormonu) düşüklüğü yaşıyorsunuzdur ve oksitosin düşüklüğü fizyolojik ve psikolojik yönden acı veren bir kimyadır.. Sosyal ilişkileriniz sırasında kalbinizde hissettiğiniz acı kırılmalar aslında beynimizdedir ve oksitosin hormonunuz düşmüştür.. Bu kimyanın doğurduğu fiziksel acıyı ve mutsuzluk durumunu hissetmemek adına eski resimlere ve sevdiklerinize bakarak serotoninizi yani mutluluk durumunuzu kontrol altına almaya çalışıyorsunuzdur.. Kısaca o özel an’a ve sevdiklerinize nörolojik olarak temas ediyorsunuzdur..

Devamı »

Kapitalizmin Öfkeli “Son” Çocuğu: Prekarya

Sürdürülebilirlik ile ilgili her şey gelecekle bağlantılıdır. Öyledir ki biz sürdürülebilirlik uygulamaları ile günümüzden adaleti ve fırsat eşitliğini sağlayarak, çevreyi ve kaynakları gözeterek, verimli üretim-tüketim politikalarıyla her bir bireyi geleceği ile korumayı ve gelecekteki ortamı dengelemeyi bekleriz. Gelecekle ilgili düşünmeye başladığımızda hem umut hem kaygı hissederiz ki, maalesef genellikle bu sorumluluk duygusuna baskın gelir. Bu nedenle sürdürülebilirlik tam olarak anlaşılamayan, genele yayılamayan, anlaşılsa bile insanların, kurumların ve toplumların ben merkeziyetçi yapılarına takılan uygulamalar bütünü olarak sözde çok duyduğumuz ama ağır ağır yükselen bir ideadır. Ancak hiçbir toplum, hiçbir iktidar, hiçbir işletme ve hiçbir birey bu kavramdan ve getirdiği sorumluluklardan kaçınamaz. Yoksa sonuçlarından kaçamaz.

Bu bilinç özellikle 2000 sonrası varlıklarını daha da hissettiren öfkeli Prekarya sınıfı ile kendini daha fazla yükseltiyor. Evet öfkeli ama bir sorun neden öfkeli? Peki söylenildiği kadar tehlikeli mi? Evet ama kime ve neye göre?

Devamı »

Bir Z Kuşağı Hareketi – “Game”“Stop!”

Farkında mısınız bilmiyorum ama finans piyasalarının bütün ezberlettiği doktrinler ve bu zamana kadar bazı büyük kuruluşların daha fazla fon yaratmak için uyguladığı yöntemler, 12 Ocak tarihinde reddit sitesinde örgütlenen bir grup küçük yatırımcı gencin GameStop isimli bir hisse senedini aynen kitlesel bir hareket formunda satın alması ve bu gençlere de Elon Musk gibi büyük aktörlerin destek verip katılmasıyla bir şok dalgası yaşadılar. Çoğunluğu Z Kuşağında olan bu kitle, koskoca şirketler ve küresel nitelikteki büyük oynayıcıları ciddi ciddi köşeye sıkıştırıp, hatta açığa sattıkları hisse senetlerini de piyasadan satın almaya sokarak kötü bir döngüye sokup ağlattılar.

Ekonomist olmadığım için gerçekleşen bu olayı çok basit bir şekilde anlatacağım, zira akabinde ben daha çok alanım olan bu olayın sosyal ve kitlesel hareket noktasındaki perde arkasını açıklamaya çalışacağım. Z’leri anlatacağım, çünkü Z Kuşağı ile birlikte artık yeni bir kitlesel hareketler çağına da geçiş yapmış bulunuyoruz.

Devamı »

Ekonomi’nin Tüketimi

“Dünya, her insanın sadece ihtiyaçlarını karşılayabilir; açgözlülüğünü değil!”

Mahatma Gandhi

Sürdürülebilirlik, her ne kadar çevre alanında sıklıkla karşılaşılan bir kavram olsa da, hayatın her alanında çalışmaktadır. Bilim insanları bu konuyu çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik olarak sınıflandırsa da sürdürülebilir bir kalkınma için bu üç boyut birbirinden ayrı tutulamaz ve bağımsızlaştırılamaz.

Sürdürülebilirliğin üç boyutu çok basit bir prensiple çalışmaktadır: ekonominin sürdürülebilirliği, sosyalin sürdürülebilirliğine, aynı şekilde sosyalin sürdürülebilirliği de ekolojinin sürdürülebilirliğine bağlıdır. Ekoloji hücresi sosyalin hücresini, sosyal hücre ise ekonominin hücresini beslemektedir. Ancak biz ekoloji ve sosyal hücrelerini desteklemeden ekonomi hücresini “yanlış üretim ve tüketim politikaları” ile o kadar şişirdik ki, sosyalin ve ekolojinin hücrelerini parçaladık. Halbuki, güzel gezegenimiz daha 4.6 milyar yaşında. Dünya’nın yaşını 46 yıl olacak şekilde düşünürsek; insanoğlu sadece 4 saattir yeryüzünde ve endüstri devrimi başlayalı sadece 1 dakika oldu. Biz ise bu kadar kısa sürede, sadece 1 dakikada Dünya’daki ormanların ve işlenebilir toprağın yarısını yok ettik. Ama bir düşünelim; “büyüme uğruna büyümek, ancak bir kanser hücresinin ideolojisi olabilir” değil mi?

Doğanın bitmeyen pandemisi, insanoğlunun ta kendisi…

Devamı »

Nörobilimle Sürdürülebilirlik

28 Aralık akşamı değerli Okan Dedeoğlu ile Taze Gündem programında canlı yayında sürdürülebilirlik konuştuk. Kısmen de olsa temelde yatan sürdürülebilirliğin nörobilimi de açıkladık. 🍏

Sürdürülebilirlik nedir? 

Sürdürülebilirliğin nörobilim kısmında açıklaması nedir?

Sürdürülebilir uygulamalara neler ve hangi ülkeler örnek gösterilebilir?

Sürdürülebilir kalkınma amaçları nelerdir? Ülkemiz sürdürülebilirliğin neresinde görünüyor?

Ülkemizde sürdürülebilirlik ile ilgili neler yapılabilir?

Kurumların sürdürülebilirliği için neler yapılması gerekiyor?

Z kuşağının beklentileri ve gelecek ile ilgili düşünceleri nelerdir?

Bu kuşakların farklı düşünmelerini sağlayan nörobilimsel farklılıklar nedir?

Gelecek ile ilgili nasıl bir senaryo öngörülüyor? Önümüzdeki süreçte doğa, insan ve para ile ilgili neleri konuşacağız?

Sürdürülebilir iyi bir yaşam nasıl çalıştırılacaktır?

Ve daha fazlası için aşağıdaki bağlantıya tıklayanilirsiniz…

———
🚩Kanalıma ABONE olmayı unutmayın!
Sürdürülebilirlik, algı yönetimi, kitle algısı ve nörobilim ile ilgili videolarımın devamı gelecek!
———-
.. ve gezegendeki tüm huzur tek bir kırmızı elma ile bozulmuştu. Ben ise bu kaosun göbeğine yeşil bir elma bırakıyorum. Sürdürülebilir, yeni bir başlangıç için 🍏

KİM BU Z’LER? – Sürdürülebilirlik arayışında bir kuşak

Sürdürülebilirlik nedir? Kurum ve kuruluşlardan beklenen sürdürülebilirlik hedefleri, farkındalığı yüksek “yeşil ve dürüst” bir jenerasyon olan Z kuşağı ile nasıl gelişim göstermiştir? Tüm bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını bulabileceğiniz bir video hazırladım. Saygı ve sevgiler…


———
🚩Kanalıma ABONE olmayı unutmayın!
Sürdürülebilirlik, algı yönetimi, kitle algısı ve nörobilim ile ilgili videolarımın devamı gelecek!
———-
..ve gezegendeki tüm huzur tek bir kırmızı elma ile bozulmuştu. Ben ise bu kaosun göbeğine yeşil bir elma bırakıyorum. Sürdürülebilir, yeni bir başlangıç için 🍏
———–
#sürdürülebilirlik #zkuşağı #zjenerasyonu #ekoloji #çevre #toplum #ekonomi #para #eğitim

Sürdürülebilir “İyi” Bir Yaşam

Yaşamın devamlılığı… İçerisine ne kadar umut ve aynı zamanda da kaygı barındıran bir cümle. Tüm gezegenin, içerisindeki büyük-küçük, omurgalı-omurgasız, yüksek veri işleyebilen-düşük veri işleyebilen her türün temeldeki birincil kaygısı ve kavgası kendi varlığı ile birlikte türünü devam ettirebilmek. Bu muhteşem sistem içerisinde kordalılar şubesi primatlar sınıfından bir memeli olan insanoğlunun da varlığı boyunca ortaya koyduğu mücadelenin, iş birliğinin ve her bir emeğinin temelinde de bu kavram yatmaktadır.

Sürdürülebilir bir ortam ve gelecek bekleyerek gelmiyor. Beklerken hiçbir şey tüketmesek bile zamanı ve potansiyelimizi tüketiriz. Evet evlerimizde kaldık ancak kapana kısılmadık, varlığımızın tarihi boyunca belki de yüzlerce kez yaşadığımız en temel içgüdümüzü ortaya çıkarma vakitlerinden bir dönemi daha yaşıyoruz, “adaptasyon”. Ve her ne kadar zor olsa da özellikle pandeminin ilk zamanlarında gayet iyi bir iş çıkardığımızı söyleyebilirim. Adapte olmak ve yaşamın devamlılığını sağlamak ancak farkında olmak, potansiyeli bulmak, ortaya çıkarmak ve bunu popülasyonumuza duyurmak ile kısaca her koşulda emek, eylemlilik ve iş birliği ile mümkün olmuştu her zaman.

Devamı »

Etiksel Kalkınma Teorisi ve Sürdürülebilirlik Dönüşümü

20. yüzyılın üçüncü çeyreğinde kalkınma teorileri içerisinde yeni bir teori filizlenmektedir. Bir grup insan, ülkelerin savaş sürecinde ve sonrasında gelen hızlı sanayileşme ile hırslı para ve sömürü politikaları içerisinde göz ardı edilen bir kavrama odaklanmış, ekonomi içerisinde paranın ve üretimin gerçekte kim ve ne için olduğunu sorgulamaya başlamıştır. Tüm bu diyalogların merkezinde yer alan sosyal gelişim teorisyeni olan Denis Goulet ortaya “kalkınma etiği” ve “etiksel kalkınma” adında bir teori ortaya atmıştır.

Goulet, kalkınmanın gerçek göstergesinin artan üretim veya maddi refah değil, nitel insan zenginliği olduğunu savunur. “İyi yaşam” hakkını ve değerini savunan etiksel kalkınma teorisine göre evrensel olarak kabul edilmiş üç değer unsuru vardır – yaşamın sürekliliği, saygı ve özgürlük. Bu üç hakkı sağlamayan bir kalkınmanın etik olmasından söz edilemez demektedir.

Devamı »